Açlık, İslam, Yahudilik ve Hristiyanlık gibi birçok dinde oruç ibadetinin temel unsurlarından biridir. Bu makalede açlığa yalnızca fizyolojik açıdan bakarak, bilimsel kanıtlar ışığında aç kalmanın faydalarını ele alacağız.
Biyokimyasal Açıdan Açlık
Biyokimyasal olarak açlık, vücudun karbonhidrat depoları tükendiğinde başlar. Bu değerli depo tükendiğinde, vücut hayatta kalabilmek için yağ depolarını ve elindeki diğer her şeyi kullanmak zorunda kalır. Bunlar arasında kusurlu hücreler, kanser hücreleri, parazitler, mantarlar ve virüsler yer alır. Son aşamada ise vücut proteinleri (kas dokularını) tüketmeye başlar. Ancak, kısa süreli açlık durumlarında vücudun protein depoları genellikle korunur.
Fizyologlar açlığı “vücudun oto-liz süreci” olarak adlandırır. Yani vücut, enerji sağlamak için kendi depolarını kullanmak zorunda kalır. Bu süreçte en önemli enerji kaynağı yağ dokusudur. Çünkü bir gram yağın katabolizması, karbonhidrat veya protein ile karşılaştırıldığında çok daha fazla kalori sağlar.
Yağ dokusu parçalandığında, serbest yağ asitleri açığa çıkar ve kana karışarak karaciğere taşınır. Karaciğer, bu yağları metabolize ederek vücuda enerji sağlar ve geriye kalan yağları “keton cisimleri” (asetoasetik asit ve beta-hidroksibütirik asit) olarak kana bırakır.
Ketoz sürecini diyabetik ketoasidozda gözlemlemek mümkündür. Tip 1 diyabet hastalarında insülin eksikliği nedeniyle kandaki şeker hücrelere giremez. Bunun sonucunda, vücut enerji sağlamak için yağları parçalar ve keton cisimleri üretir. Bu durum kanın asidik hale gelmesine yol açar. Keton cisimleri idrar yoluyla atılır ve hastaların nefesinden aseton benzeri bir koku alınabilir.
Açlık ve Vücuttaki Toksinlerin Atılımı
Vücuttaki yağ depoları, birçok toksik maddeyi barındırır. Açlık sırasında yağ dokuları parçalanarak bu toksinlerin vücuttan atılmasını sağlar. Bu toksinler genellikle beslenme veya çevresel faktörler aracılığıyla vücuda girer. Örneğin, araştırmalar aç kalan kişilerin idrarında DDT adlı tarım ilacının atıldığını göstermiştir. Normal şartlarda bu toksinler vücutta yağ dokularında depolanır.
Sindirim süreci enerji gerektiren bir işlemdir. Yiyeceklerin sindirilmesiyle elde edilen enerjinin yaklaşık %50’si doğrudan sindirime harcanır. Açlık sırasında ise bu enerji sindirim yerine bağışıklık sistemini güçlendirmek için kullanılır. Bunun en basit örneği, açlık sırasında yaraların daha hızlı iyileşmesidir. Ayrıca açlık, hızlı bölünen tümör hücrelerinin enerji kaynağına erişimini kısıtladığı için kanser hücrelerinin büyümesini engelleyebilir.
Oruç başlangıcında dilde beyaz bir tabaka oluşur, terleme artar, ağız kokusu meydana gelir ve bazen burun akıntısı olur. Bunlar vücudun temizlendiğinin işaretleridir. Üç-dört gün sonra bu belirtiler azalır, idrardaki ürik asit miktarı düşer ve kişi hafiflik ve enerji dolu bir his yaşar.
Açlığın ve Oruç Tutmanın Faydaları
Açlık ve oruç aşağıdaki rahatsızlıkların kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir:
• Yüksek tansiyonun kontrolü
• Damar tıkanıklıklarının (özellikle yeni oluşanların) açılması
• Kan ve lenf damarlarının tıkanıklıkları
• Astım ve nefes darlığı
• Kanser türleri, özellikle lösemi
• Gut hastalığı
• Eklem iltihaplanmaları
• Obezite ve aşırı kilo
• Karaciğer hastalıkları (özellikle yağlı karaciğer)
• Safra kesesi sorunları
• Mide ve bağırsak hastalıkları
• Kronik kabızlık
• Egzama ve cilt sorunları
• Böbrek ve mesane rahatsızlıkları
• Hormon dengesizlikleri ve adet düzensizlikleri
• Cinsel problemler
• Çeşitli baş ağrıları
Ve……
Vücut, bazı özel durumlarda açlığın iyileştirici gücünden faydalanır. Örneğin, ateşli ve enfeksiyonlu hastalıklarda iştah azalır. Bu durumda yemek yememek, sindirim sisteminden bağışıklık sistemine enerji yönlendirilmesini sağlar. Yaralı hayvanlar da iyileşmek için bir süre yemekten kaçınır.
Açlık ve Gençlik Hormonu
Açlık sırasında bazı hormonların salgılanması artar. Bunlardan en bilineni “büyüme hormonu”dur. Fizyologlar uzun zamandır açlığın büyüme hormonu salgısını artırdığını biliyordu. Son araştırmalar, açlık sırasında “yaşlanma karşıtı hormonların” da salgılandığını göstermektedir.
Açlığı kontrollü bir şekilde deneyimleyen kişilerde gençlik hissinin artması ve yaşam beklentisinin uzaması gözlemlenmiştir. Bunun temel nedeni, açlık sırasında metabolizma hızının düşmesidir. Metabolizma hızının azalması, vücut sıcaklığının düşmesini, faydalı proteinlerin üretilmesini ve bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlar.
Fizyologlara göre uzun yaşamın sırrı az yemek yemektir. Ancak, az yemek asla yetersiz beslenme anlamına gelmez. 1930 yılında yapılan bir araştırmada, kontrollü beslenen solucanların, özgürce yemek yiyenlere göre daha uzun yaşadığı ve 19 nesil boyunca gençliklerini korudukları gözlemlenmiştir. İnsanlar için de benzer bir süreç sağlanabilirse, insan ömrünün yüzlerce yıla uzatılması mümkün olabilir.
Aralıklı Oruç
Araştırmaların çoğu, 16 ila 24 saatlik aralıklı oruç üzerine yoğunlaşmıştır. Bu tür açlık, parazitlerin, virüslerin, mantarların, kanser hücrelerinin, zararlı bakterilerin ve özellikle “Helicobacter pylori” gibi mide mikroplarının yok edilmesine yardımcı olabilir. Aralıklı açlık, otofaji sistemini tetikleyerek birçok hastalığın tedavisinde etkili olabilir.
Ancak 16 ila 24 saatlik aralıklı açlık, “demavi” ve “balgami” mizaca sahip bireyler için uygun değildir. “Süvdevi” ve “safravi” mizaca sahip zayıf bireyler için ise 13 saatten uzun açlık önerilmez. Uzun süreli açlık, bu kişilerin vücutlarını zayıflatabilir ve hastalıklara yol açabilir.
Ramazan Ayında Halsizlik, Açlık ve Susuzluğu Azaltan Besinler Nelerdir?
Ramazan ayında oruç tuttuğunuz günlerde daha az açlık ve susuzluk hissetmek istiyorsanız, yalnızca iftar ve sahur öğünlerini tüketin ve ara öğünleri hayatınızdan çıkarın.
Protein, Sağlıklı Yağlar ve Lif Tüketin
Mutlaka protein açısından zengin, doğal yağlar içeren ve bol miktarda lif barındıran besinler tüketin. Bu sayede hem daha uzun süre tok kalır hem de susuzluğu daha az hissedersiniz.
Sağlıklı Bitki Tohumları İçeren Health Plus Çayı
Health Plus çayı tüketmek ramazanda çok faydalıdır. Bu çay, teff tohumu, keten tohumu, chia tohumu, reyhan tohumu ve diğer şifalı bitki tohumlarından oluşur. Bu tohumlar, ağırlıklarının 10 ila 15 katı kadar suyu emerek vücutta suyun daha uzun süre kalmasını sağlar. Aynı zamanda çeşitli vitaminler, mineraller ve çözünür/çözünmez lifler bakımından oldukça zengindir. Bu özellikleri sayesinde:
• Vücudun su ihtiyacını karşılar ve susuzluğu azaltır.
• İçerdiği liflerle mide ve bağırsakları doldurarak kan şekerini yavaşça yükseltir.
• Böylece oruç sırasında ani açlık ve susuzluk hissinin önüne geçer.
Bu faydalı bitki tohumlarından yararlanmak için:
1. Bir paket çayı, iftardan yaklaşık bir saat önce demleyin.
2. İftar sırasında taze limon suyu veya doğal sirke ve doğal bal ekleyerek tüketin.
3. Eğer kabızlık sorununuz varsa, içine 1-2 yemek kaşığı soğuk sıkım zeytinyağı da ekleyebilirsiniz.
- Bir paketde akşam uyarken demleyin,sahura kalkanda Serke ve bal ekleyin ve için.
Yeterli Lif Tüketmezseniz Ne Olur?
• Ne kadar su içerseniz için, yeterli lif tüketmezseniz vücudunuz suyu hızla dışarı atar.
• Bu esnada suya bağlı vitaminler, mineraller ve elektrolitler de kaybolur.
• Sonuç olarak vücudunuz susuz kalır, elektrolit dengesi bozulur ve enerjiniz düşer.
• Ayrıca, kan şekeri hızla yükselir, insülin salgılanır ve kısa sürede tekrar açlık hissedilir.
Basit Karbonhidratlardan Kaçının
Eğer beyaz unlu mamuller, beyaz pirinç, beyaz şeker ve yapay tatlandırıcılar gibi basit karbonhidratlar tüketirseniz, hızlı bir şekilde açlık hisseder ve enerjinizi kaybedersiniz.
Bu nedenle, özellikle oruçlu günlerde enerji düşüşünü önlemek ve hızlı açlık/susuzluk hissinden kaçınmak için yeterli protein, sağlıklı yağ ve lif içeren besinler tüketin.
Bitter Çikolatanın Tokluk Üzerindeki Etkisi
Bitter çikolatanın kendine özgü acılığı, iştahı azaltır ve tatlı isteğini baskılar. Ayrıca, içeriğinde bulunan stearik asit sayesinde sindirimi yavaşlatarak daha uzun süre tokluk hissi sağlar.
İlginç bir şekilde, bitter çikolatanın kokusu bile açlık hissini bastırabilir.
• Sahurda az miktarda bitter çikolata tüketerek gün içinde açlık hissini azaltabilirsiniz.
• Oruç sırasında çok açlık hissederseniz, bitter çikolatayı koklamak bile iştahınızı kontrol etmenize yardımcı olabilir.
Zencefilin Açlık Üzerindeki Etkileri
Zencefil; bulantıyı hafifletme, kas ağrılarını azaltma, iltihap önleme ve kan şekerini dengeleme gibi birçok faydaya sahiptir.
Araştırmalar, 2 gram zencefil tozunun ılık suyla çözündürülerek sahurda tüketilmesinin, gün boyunca açlık hissini azalttığınıgöstermektedir.
Bu nedenle, Ramazan boyunca açlığı kontrol altına almak için sahurda az miktarda zencefil tüketebilirsiniz.
Sahurda Çay veya Kahve İçmek Doğru mu?
Sahurda çay veya kahve tüketmek iyi bir fikir olmayabilir. Çünkü bu içecekler idrara çıkışı artırarak vücudu susuz bırakabilir.
Ayrıca, iftardan hemen sonra kahve içmek de önerilmez, çünkü:
• Mideyi uyararak mide asidini artırabilir.
• Boş mideye alınan kafein sindirimi zorlaştırabilir.
En iyi zaman, iftardan sonra ve çay ve kahve tüketmektir.
Ramazan Ayında Susuzluğu Azaltan İçecekler
Aşağıdaki içecekler, hem susuzluğu önler hem de vücudu besleyerek oruç sırasında daha enerjik hissetmenize yardımcı olur:
✅ Alkali su
✅ Healthy Plus çayı
✅ Geleneksel Gül Şerbeti (Culab Şerbeti)
✅ Sirkencübin Şerbeti
✅ Bal ve taze limon suyu ile hazırlanmış içecekler
✅ Taze Hindistan cevizi suyu (düşük şeker içeriğiyle iyi bir alternatiftir)
Bu önerilere uyarak Ramazan boyunca daha az açlık ve susuzluk hissedebilir, enerjinizi koruyabilir ve daha rahat bir oruç süreci geçirebilirsiniz.
Kaynak:
Sindirim sistemi ve mizaç kitabi, Farzollah Gholizadeh