Doğal tıp alimleri insanların daha sağlıklı ve müreffeh bir şekilde hayatlarını idame edebiImeleri için bir takım tedbirler düşünmüşlerdir. Bu tedbirler altı unsurdan oluşan sitte-i zaruriye kurallarıdır. Altı altın sağlık kurallarına kim dikkat ederse sağlıklı ve mutlu bir hayat sürecektir. Sağlıklı bir yaşamın devamı için altı altın kural ne kadar önemli ise hastalık zamanında bu kurallara dikkat etmek sıkıntılardan kurtulmak için bir o kadar elzemdir.
Hava Ve Teneffüsün Sağlıkta Etkisi
Sitte-i Zaruriye’nin önemli konularından biri olan havayı insanın hayat ışığı olarak tanımlayabiliriz. İnsan birkaç dakika havasız kaldığı zaman hayat ışığı sönmeye başlar. Teneffüsün amacı vücudun bütün dokularına oksijeni ulaştırıp karbondioksitin atılmasına yardımcı olmaktır.
Doğal tıp hekimleri teneffüsü şu şekilde ifade etmişlerdir: Ağzımız, burnumuz ve vücudumuzun gözenekleri ile dışarıdan aldığımız serin ve temiz hava, akciğerlere gönderilir.Teneffüs esnasında alınan bu hava vücuttaki buharlaşmış toksinleri harekete geçirerek dışarı atılmasını sağlar ve yerine geçer. Dışarıdan gelen temiz ve serin hava, vücudu, ruhu ve harareti gariziyi besler. Sağlık açısından önemli noktalardan biri de insanın, mizacına uygun temiz havanın hakim olduğu yerlerde yaşamını idame etmesidir.
İnsanoğlu haftalarca gıdasız ve günlerce susuz yaşayabilir. Ancak oksijen olmadan birkaç dakikadan fazla yaşaması mümkün değildir. Teneffüs, yaşam için doğal bir prosedürdür. Kişi istese de istemese de doğası gereği teneffüse devam eder. Bol oksijenli hava, burundan ve ağızdan vücuda girer, solunum yolu vasıtasıyla bronşcuklara geçerek hava keseciklerini doldurur. Teneffüs esnasında insanın vücudu ile atmosfer arasında gaz moleküllerinin değişimi, yani gaz alışverişi gerçekleşir.
Kişi nefes aldığında hava, akciğerlerin mikroskobik mecraları olan bronş ve bronşcuklardan geçerek alveollere iletilir. Karbondioksit ise kan vasıtasıyla akciğerlere dolar ve nefes verme yolu ile dışarı atılır. Oksijen bakımından zengin olan kan, kalbe gider ve oradan da tüm vücuda Ipompalanır. Böylelikle vücudun bütün organlarına oksijen gönderilmiş olur.
İnsanlar hava ile yaşayan varlıklardır. Hayatlarını sürdürebilmeleri için enerjiye, enerji elde edebilmek için de oksijene ihtiyaç duymaları doğaldır. Vücudumuzun hücreleri, oksijen olmadan sadece yenilen gıda ile enerji elde edemez.
Sağlıklı bir teneffüs 3 aşamada gerçekleşir.Bunlar ;
- Oksijen almak,
- Karbondioksit vermek,
- Kanın ve vücudun pH seviyesini dengeye getirmektir.
Teneffüs yolu ile vücuda alınan oksijen, gıdaların metabolik faaliyetleri sonrasında ortaya çıkan hidrojen ve karbon ile birleşerek karbondioksit ve suyu açığa çıkarır. Ortaya çıkan karbondioksit nefes yolu ile dışarı atılır, suyun bir kısmı vücudun ısı ve enerji üretimi için kullanılır. Fazlası ise vücutta bulunan diğer atık sıvılar ile birlikte böbrekten atılır.
Teneffüs esnasında akciğerlere giren ve çıkan havanın miktarını ölçmek için Spirometri kullanılır. Sağlıklı yetişkin bir bireyin akciğerleri 4-6 litrelik bir kapasiteye sahiptir.Akciğerlerin hacmi kişinin yaşı, cinsiyeti ve mizacına göre değişebilir.Bu hacim sıcak mizaçlılarda soğuk mizaçlılardan, erkeklerde kadınlardan, büyük bedene sahip kişilerde zayıf bireylerden daha fazladır.
Her organ kullanılmadığı zaman bozulmaya mahkumdur. Yanlış yaşam tarzı ve yanlış teneffüslere devam edildiği zaman akciğerlerin kapasitesi küçülür. Akciğerlerin hacminin küçülmesi vücudun daha asidik olmasına neden olur.Vücud asidik olduğunda hastalıklar da artar. Bildiğiniz gibi hastalıkların geneli vücudun asidik olmasından yada eski hekimlerin deyimiyle vücuttaki organların soğumasından kaynaklanır. İnsanların genelinde teneffüs yetersizdir.Bu durum oksijen eksikliğine de neden olur. Maraton, yoga, meditasyon, doğal spor ( profesyonel spor değil) derin ve diyafram nefes egzersizi yapan insanların akciğerleri yüksek kapasiteye sahiptir. Akciğer hacmi yüksek olan bireyler vücutları bazik olduğu için ruhen, bedenen ve cismen daha sağlıklı bir hayat yaşarlar.
Günümüz de insanların akciğer kapasitesi 1 ila 2,5 L arasındadır. Bu insanlar teneffüsü doğru uygulamadıkları için akciğerlerinin kapasitesi küçülmüş ve zayıflamış durumdadır. Vücutlarında ki asidik ortam arttığı için bedenleri virüsü hastalıklara yatkın bir hale gelmiştir.Aktif bir şekilde nefes aldığımızda akciğerlerimiz açılır oksijen açısından zengin olan hava ile hava kesecikleri doldurulur.Pasif bir şekilde nefes verdiğimizde akciğerler büzülür ve karbondioksitli hava dışarı bırakılır.Eğer kanda karbondioksit çok olursa vücud asidik olur ve pH değeri düşer. Vücudun asidik olduğunu gören kuvve-i müdebbire vücudu bu gazlardan temizlemek için akciğerlerin daha fazla çalışmasını sağlar.
Teneffüs Kesri: Vücuttan çıkan karbondioksit hacminin vücudun aldığı oksijen hacmine oranını gösteren ifadeye teneffüs kesri denir ve RQ ile ifade edilir.
RQ(solunum oranı) = CO2 / O2
Teneffüs kesri hangi gıdanın metabolize olduğunu gösterir.
Eğer teneffüs kesri 1 olursa vücut sadece karbonhidrat tüketmiştir.
Eğer bu ölçü 0,7 olursa bu kişinin sadece yağ tüketimini gösterir.
Eğer bu ölçü 0, 8 olursa yağ, protein ve karbonhidrat karışımı tükettiğini gösterir.
Akciğerdeki mevcut havanın kabarcıklı bir şekilde olmasına kabarcıklı hava denir. Akciğerlerdeki bulunan havanın oksijeni dışarıda bulunan havanın oksijeninden daha azdır. Ancak karbondioksit akciğerlerdeki havada fazladır. Bu teneffüsün kontrolü omurilik soğanı(medulla oblongata) tarafından yapılır.
Vücudumuzun solunum hızı dakikada 12-20 nefestir. Bir günlük aldığımız hava miktarı 15 kg dır. Günlük tüketilmesi gereken gıda ve su miktar ise 1.5 kg ‘den 4.5 kg ya kadar değişebilir.
İnsan hayatı havanın içinde bulunan oksijen maddesine bağlıdır.
Normal durumda insan her saatte 22 litre oksijene ihtiyaç duyar. İhtiyacı olan bu oksijeni almak için saatte yaklaşık 500 litre ve bir günün tamamında 10000 litre civarı havayı teneffüs eder. Hava; %21’i oksijen, %78 nitrojen, %1’i ise çok az bulunan gazlardan oluşur. Kişi bedensel olarak ne kadar hareketli ise hava ve oksijen ihtiyacı o kadar fazladır. Günümüzde insanlar normal yaşam gereği 20 saat kapalı alanlarda vakitleri geçirirler. Bu kapalı yaşam alanlarının havasının sık sık kontrol edilmesi gerekir. Kentleşmenin artması ile hava kirliliğinde de artış olmuştur. Dışarıda aldığımız hava ne kadar kirli ise hayatımızın en uzun vaktini geçirdiğimiz ev ve iş gibi ortamların havası da ne yazık ki o kadar kirlidir.
Doğal tıp hekimlerinin bakışına göre hava insanın vücudunun her bir zerresini kuşatmıştır. Temiz ve mutedil hava her mizaç için uygundur. Psoriasis ve egzama gibi bazı hastalıklara havanın nemli olması faydalıdır. Bu kişilerin kuru havanın hakim olduğu yerlerden uzak kalması tavsiye edilir.
En iyi ve faydalı havanın kararını, sıcaklık-soğukluk ve kişinin mizacına dikkat ederek vermek gerekir. Tozlu, küllü, buharlı, kötü kokulu, çabuk ısınan, çabuk soğuyan, basık, rakımı düşük, hava sirkülasyonunun yetersiz olduğu yerleşim bölgelerinde ki havalar her birey için zararlıdır.
Hekimlerin bakışına göre sıcak ve mutedil hava kanın vücudun dışına doğru hareket etmesini ve cildin canlanmasını sağlar. Sıcak ve gayri mutedil hava ise hıltları yakar ve vücudu halsiz ve bitkin bırakır. Havanın aşırı sıcak olması; teri çoğaltır, idrarı azaltır, hazmı zayıflatır, susuzluk hissi oluşturur, rengi sarartır ve hıltlarda yanmaya sebep olur.
Soğuk havada hazım güçlenir, rutubet vücudun içine doğru çekilir, cilt kurur, idrar çoğalır ve dışkı azalır.
Rutubetli havada cilt yumuşak ve canlı görünüme sahiptir. Ancak kuru havada cilt kurur ve solgun bir görünüm alır.
Mizaç ve Hava
Sıcak mizaçlılar soğuk mizaçlılara göre serin ve temiz havaya daha çok ihtiyaç duyarlar. Çünkü metabolizmaları hızlıdır.
Safravi mizaçların diğer mizaçlara nazaran serin ve taze havaya olan ihtiyaçları fazladır. Balgam mizaçlar ise daha ziyade sıcak ve kuru havayı severler. Demeviler sıcak havalarda serine, soğuk havalarda sıcağa doğru yönelirler. Fakat özellikle belirtmek gerekirse sıcak ve rutubetli havalardan uzak dururlar. Sovda mizaçlarda önemli olan nokta, kuru ve soğuk havalardan ciltlerini muhafaza etmeleridir. Bu havalar özellikle ciltlerinin kurumasına neden olur. Soğuk ve kuru havalar, muhitler, davranışlar, hisler ve aktiviteler sovda mizaçlara iyi gelmez. Gençler yaşlarının mizacından dolayı soğuk havayı tercih ederler. Fakat yaşlı bireyler, aksine sıcak havalardan daha çok hoşlanırlar.
Bedende Hava ve Oksijen Yetersizliğinin Etkileri
Oksijen yetersizliğinde sıkıntıya giren ilk organ beynimizdir. Temiz hava ve oksijen azaldıkça beyin şişer, yanılsama(tevehhüm) meydana gelir. Bu durumun ilerleyen safhasında ölüm gerçekleşir. Oksijenin bedende(doku ve organlarda) yetersiz olmasına “Hipoksi”, kanda yetersiz olmasına ise “Hipoksemi” denir. Her iki yetersizlik de vücudun hızlı bir şekilde asidik olmasına yol açar. Eğer bedene yeterli oksijen gitmezse, kalp bedene oksijen sağlayabilmek için pompalama hızını artırır. Alyuvarlar yeterli oksijen taşımıyorsa cilt rengi yavaş yavaş bozulmaya, kızarmaya, morarmaya, koyulaşmaya ve siyahlaşmaya başlar. Koyu tenli bireylerde bu durum daha çok dudak çevresi, ağız içi, diş etleri ve gözlerin beyazına yansır.
Vücudumuzda ve Kanda Oksijen Yetersizliğinin Belirtileri
• Nefeste daralma,
• Baş ağrısı,
• Baş dönmesi,
• Kararsızlık,
• Solunum hızının artması ve nefes alış verişinin sıklaşması,
• Göğüs kafesinde ağrı,
• Kalp atışında hızlanma,
• Tansiyon yüksekliği,
• Görme kaybı ve göz sıkıntıları,
• Sarhoşluk hissi…
Hipoksi ve Hipoksemi aşağıdaki durumların herhangi birinde gözlemlenebilir:
• Havada oksijen oranının yetersiz olması,
• Akciğer yetmezliği,
• Kalp yetmezliği,
• Astım, zatürre, bronşit gibi akciğer problemleri,
• Kanın, akciğerden oksijen alması hususunda yetersiz olması,
• Yüksek rakımlı bölgelerde bulunmak,
• Kansızlık,
• Akciğer tıkanıklıkları,
• Tüberküloz(verem),
• Akciğerin asidite olması ve sıvı birikimi,
• Atardamar tıkanıklıkları(embole),
• Mide ve bağırsak şişkinliği,
• Bazı ilaç, sakinleştirici ve uyuşturucu maddelerin kullanımı,
Mevsim ve Hava
Mevsim değişiklikleri, hava durumunu ve insan sağlığını(fiziki ve ruhi olarak) olumlu veya olumsuz etkiler. Sağlıklı bir ömür geçirmek ve hastalıklardan korunmak için yaşam tarzımızı cibilli mizaca, yaş, mevsim, sene ve saatlerin mizacına göre düzenlememiz gerekir. Örneğin kış mevsiminde; vücudumuzdaki kuvve-i müdebbire safranın açılmasını sağlayarak bedenimizi ısıtmak için bir miktar serin havaya ihtiyaç duyar. Teneffüs esnasında alınan serin hava ile açılan safra bedenimizi, kışın soğukluğundan kaynaklı gelebilecek hastalıklardan korunmamıza yardımcı olur. Bu yüzden kışın ev ve iş ortamlarımızı çok sıcak tutmamamız gerekir. Aynı şekilde yaz sıcaklığında klima açmak da aynı zararı verir. Yaz günü sıcaklığı gören kuvve-i müdebbire balgamı tahrik ederek vücudun nem oranını dengede tutar, gayr-ı tabi balgamı atar. Bağışıklığın güçlü kalmasını sağlar.
Kaynak: 6 ALTIN KURAL(SAĞLIĞIN MİMARI), Yazarlar:Fariba Bayrami, Farzollah Gholizadeh(Dr.ka